Yıldırım Bayezid'in Deniz Hareketleri

Yıldırım Bayezid'in Deniz Hareketleri

Kosova savaşından sonra Osmanlı tahtına oturan Yıldırım Bayezid deniz hareketleri hususunda iki meseleyle karşı kar­şıya idi. İlki Anadolu topraları rumeli toprakları ve bunları iki­ye ayıran denize hakim olmak hususuydu. Bu padişahın dö­nemi de donanma bakımından yeterli seviyeye ulaşmadan geçmiş bulunmaktadır. Öteyandan Cenevizin Beyoğlu kolo­nisi, Midilli beyi Françesko Gatilisyo, Kıbrıs Kralı ve Sakız adası beyi Osmanlı devletine karşı birleşmişlerdi. Belgırano adlı tarihçi bu birliğe Etkisiz İttifak adını vermişti. Çünkü avrupa devletleri de; bunları desteklememişti. Yıldırım Bayezid'in ikinci sorunu da babasının döneminde olduğu gibi Ve­nedik ve Ceneviz Cumhuriyetlerinin ittifakını önlemesiydi.

Bunda da Yıldırım'ın komutanlarından Saruca Bey'in ida­resinde Ege denizinde Venedik Kolonilerine yaptığı akınlar bu ülkenin Osmanlı ile barışı muhafaza etmesine yarıyordu. Saruca Bey'in vurduğu yerler olan Eğriboz, Sakız ve Mo-ra'daki ticaret merkezleri bu cumhuriyetin can damarıydı. Yi­ne meselenin başka bir yönü de Bayezid, Anadolu Beylikleri­nin ilhak hareketini yürütmeye başlayacağından, Venedik ile hâttâ Bizans ile kavgasını tatile sokması lâzım geldiğini bili­yordu. Çünkü beyliklerin başlarına gelecek Osmanlı istilası­na karşı, Bizansın kendilerine arka çıkacağına ümit taşıyor­lardı.

Venedik'se; Osmanlı istikbalinin parlak olacağının işaretini tecrübesiyle idrâk etmiş, Bayezid'e sokulmaya pek arzuluy­du. Yıldırım; beylikleri tek tek ilhak ederken sıra Kastamo­nu'ya gelmiş o tarafa yöneldiğinde sıkıntısı, kendisinin eş kuvvetine mâlik Sivas hükümdarı Kadı Burhanettin idi. Buna bağlı olarak Kastamonu hareketini bahara erteledi. İsabet et­miş ki o sene Kadı Burhanettin kuvvetleri, Yıldırım'ın öncüle­rini mağlubiyete duçar ettiler.

Aynı zamanda Macar kralı, Yıldırım'ın Anadolu tarafındaki koşuşturmasından istifadeyle Niğbolu'yu muhasara, Eğriboz, Nakşe, Sakız, Midilli Dukalıkları ise, Macar kralına yardım ni­yetiyle, Çanakkale üzerine filoları ile taciz hücumları yapa­rak, Yıldırım Bayezid'in Rumeliye geçmesini geciktirmek, Niğbolu'nun düşmesini temine çalışıyorlardı. Bayezid; bu en­gellemelere karşı Sar ca Bey'i Boğaz önündeki filoları dağıt­masını emretti, kendi de Niğbolu'ya erişti. Niğbolu gailesini halleden padişah'ın Adriyatik denizindeki Draç limanına akı­şı, avrupanın ödünü koparmıştı.

Avrupa; İspanya üzerinden Arapların Fransa'ya yaklaşma­sının yanında, bunlarla dindaş olan Osmanlı'nın doğu Avru­pa ve Adriyatik üzerinden pür velvele bir kâbus gibi yayılma­sını ve kıskaca düşmekten, nasıl sıyıracaklarını bilemedikleri gözlendi. Saruca Bey'in Yaptıkları Ege'de bulunan ada'ların beslenme işini genellikle Anadolu'ya dönük hat ile yaptığı bi­linen bir gerçektir. Bu gerçek adaları teşkil eden bilhassa Kıbrıs, Rodos, Oniki ada, Sakız Sisam, Limni adaları ile Ana­dolu limanları arasında, yiyecek maddeleri trafiği bulundu­ğundan Ada idarecileriyle, yâni Düka'lıkları ile Osmanlı kıyı beylikleri arasında bir ilişki meydana geldiği gibi ticaretin dostluğun devamındaki tesiri burda daha net görülmekteydi.

Osmanlı'lar; Aydın ve Saruhan beyliklerini hududlarına kattığı yıl, avrupa pek büyük bir kıtlıkla karşı karşıya kalmış, ada'lar ise devlet-i âliyeye daha da fazla muhtaciyete düş­müştü. Ne eksikliktir ki, Osmanlı donanması güçlü, büyük bir donanma olsaydı, ada'ların tamamını ele geçirmek çok kolaydı. Donanma olmadığından bu fırsat kaçırıldı. Bayezid ise, ada'ları zorlamak için buralara gıda şevkini yasakladı. Fakat yasağın ters teptiğini çok görmeden gördü. Çünkü, öl­müş eşek, kurt'tan korkmaz misali, Nakşe, Eğriboz, Sakız ve Midilli adalarında yaşayan Venedik beyleri birleşerek, Anadolu sahillerine baskınlara giriştiler ve hayli yeri vurup, yağ­maladılar.

Saruca Bey'de, altmış gemilik fiiosuyla mukabele ederek, onları mağlup ettikten sonrada Oniki ada, Eğriboz, Antalya kıyılarını vurduktan Sakız Adasını tahrip ederek, Çanakka­le'ye avdet etti. Amiral Büyüktuğrul merhum, eserine aldığı bir dip notta İtalyan amiral Giuseppe Fioravanzo'nun; dediğini kayde­der. Bayezid'in İstanbul muhasarasının aslında temel başarı­sı, avrupa yardımının gelmesi mümkün tek yol Ege denizi tariki olup buradan gelecek yardımın, Çanakkale Önlerinde durdurulması ile Bizans'ın düşmesi kader birliğiydi.

Saruca Bey bu müdafaayı ne kadar yapabilirdi ve ne ka­dar sürdürebilirdi? Bu soru padişahı hayli düşündürmektey­di. Bu sırada, 1394 yılında Timurlenk faktörü Osmaniı-Bi-zans denklemine dâhil olmuş, iki bilinmeyenli denklem, çok bilinmeyenli hâle dönüşmüştü. Bu İşte karan en kolay olan Bizans idi. Çünkü ona düşen Timurlenk'in Bayezid'le kapışa­cağı ana kadar, Osmanlı muhasarasına dayanmayı başar-masıydı.

Bizim mektep târihlerinde Niğbolu savaşı bir kaie, bir sa-. vunma, Doğan Bey ve Yıldırım Bayezid'in konuşması olarak nakledilir ve zafer elde edildi denerek geçiştirilir. Halbuki bu haçlı seferi ve ittifakından başka bir şey değildir. Venedik se­natosu, 1394 yılmda amiral Mocenigo'ya Venedik'in 3, Gi-rit'in 3, Eğriboz'un 1, Nakşe'nin 1 gali vermesiyle toplamı sekizi bulan Gali ile Osmanlı üzerinde, baskı kurmağa kalk­tıklarında Macaristan kralının senatoya gönderdiği bir büyü­kelçi işin rengini değiştirmişti.

Macar kralı, 1396 yılında ilkbaharda Osmanlı üzerine Tu­na nehri üzerinde Dolnari mevkiinden, Osmanlı sınırını yarmak suretiyle İstanbul'un üstüne inmeyi gerçekleştireceğini ileri sürdü. Sekiz gali'den tasarlanan Venediğin organize etti­ği filoya beş ilave yapılarak 13 galiye çıkarılmasını istedi. Venedik senatosu Macar kralının plânını uygulanabilir addet­tiğinden, Mocenigoya elindeki dokuz gali ile Bizans'ın yardı­mına gitmesi emrini verdiler. 1396 yılı Nisan ayı başında Fransız kuvvetleri Paris'den yola çıkmış, Burgonya Dük'ü Filip'in oğlu Jan, bin tane şövalye, yedibin ücretli askerin ba­şında yer alıyordu. Mareşal Boche ve Amiral Jan do Vien'in-de şövalyeler arasında olduğu görülmekteydi.

Alman, Leh, Çek'lerinde Fransızlara iştirak ettiği görüldü. Üstelik aralarına Eflâk Voyvodasını, Bizans kralı Manuel'i alacaklardı, Venedik filosunun yerini ise Haçlı donanması alacaktı. Organizasyonun büyüklüğünü biraz düşünauğü-müzde, hemen şunu anlamahyızki, gayrimüslim ile müsiim-ler kavgası, hak ile bâtıl kavgasıdır. Ancak tüccar cumhuri­yet olan Venedik ticaretin akıbetini, savaşın ve Osmanlının mağlub edilmesinden mühim saydığından, ticarî çıkarını Ce­nevizlilere kaptırmamak için gizlice Bayezid'e yolladığı Misel Contarini ve Nicomo Vallerse adlı iki elçiyle barış imkânlarını aradı..

Venedik denizcileri haçlı kuvvetleri içinde yer almalarına rağmen istekle iş görmediklerinden değil İstanbul'u kurtar­mak, haçlılar Tuna'da bile tutunamadilar. Saruca Bey; üstü­ne gelen kırkdört gemiden müteşekkil, haçlı filosunun karşı­sında her bir damla su için^savunma yapmış Marmara denizi içine çektiği bu filoyu, onbeş günden fazla oyalamış önlerin­den çekilip, İzmit körfezine çekildiğinde haçlıları Karadeniz üzerine gitmekte görüyoruz. Haçlı kara kuvvetleri bu müddet içinde Tuna ağzına gelipde kendilerini alacak gemileri gözle­diler. Bu donanma sadece Bizans'a, cephane ve silah yardı­mı getirmeye muvaffak olmuştu.

Niğbolu'ya gitmesi hayli geciktiğinden bu savaşı Yıldırım Bayezid kazanmış olmakla beraber, Tuna üzerinde güçlü bir donanma ile düşmanın ricat yolunu kesmesi gerekirdi ki bu olmadığındanda, düşman imha muharebesinin fecaatinden, verdiği büyük zayiatla kurtuldu. Osmanlı denizciliğinin muh­tasar fakat çok ehil ve çağdaş bir yazarımız merhum Amiral Afif Büyüktuğrul'un çalışmasından istifade ederek takdim et­tik. Bu bölümden sonra 2. Bayezid kısmının sonunda, deniz­ciliğimizin Fetret dönemi sonrasındaki durumu serlevhası al­tında incelemeye devam edeceğiz.
Top