Kanuni Sultan Süleyman
Rodos seferini muvaffakiyetle bitiren Hazretii Padişah bu seferde muvaffakiyet gösteren herkesi memnun edici hediye ve iltifatlara gark etmişti. Bu arada Mısır Valiliğini Mustafa Paşa'ya verdiyse de, bir müddet sonra bu vazifeyi İkinci Vezir Ahmed Paşa'yajhşaja-Buyurmuştu.
Şunu iyi biliriz ki, ikbal insanların başını döndüren bir mevhumdur. Allah bütün müslümanları böyle bir akıbetten muhafaza buyursun. Bu Ahmed Paşa da ihsanı şahaneye nail oluşunu şükür ile karşılayacağına, ayaklan yerden kesilmiş, başında yeller esmiş ve Cihan Devletini ve Cihan Padişahını unutarak bağımsızlık hastalığına tutulmuş, adına para bastırmış, hutbelerde kendi adını okutmaya başlamıştı. Durum Kaanuni Sultan Süleyman Hazretlerinin et kulağına erişince Ahmed Paşa'nın hayalini söndüren emir, Hz. Padişahın iki dudağınım arasından çıkmıştı.
Sadrazam makbul ibrahim Paşa ki, aynı zamanda Kaanuni Sultan Süleyman'ın kız kardeşi ile evli idi. Padişahından aldığı emri derhal yerine getirdi. Yıldırım hızı ile Mısır'a bir ordu ile varıp, oranın asayişini iade, Ahmed Paşa'nın ise başını omuzundan alıvermiştir. Böylece ikbal hastalığı ibretle noktalanan bir sona varmıştı... Hicrî 930/Milâdî 1524.
Hazreti Padişahın ikinci seferi Rodos üzerine olmuştur. Bu seferin ehemmiyeti çok büyüktü. Rodos ticarî ve coğrafi bakımdan çok mühim bir hedefti. Hazreti Fatih burayı daha evvel fetih etmek istemişse de kendisine müyesser olmamıştı. Yavuz Selim Hazretlerinin Mısır'ı Devleti Aliyye'nin sınırları içine alışı, Rodos'un fethini icab ettiriyordu. Buna teşebbüs etmeyi kararlaştıran Yavuz Selim hazırlıkları kifayetsiz bulmuştu. Bu kifayetsiz buluş Rodos'u almayı gaye edindiğini gösterir. Fakat zatı mübareğin vefatı bu tasarının gerçekleşmesine İmkân bırakmadı.
Kaanuni Sultan Süleyman, Belgrad seferinden zaferle döndükten sonra boş durmamıştı. İstanbul tersanesinde bir çok gemi yaptırıp bunlarla asker nakli için hazırlıklara başlarken... öte yandan Rodos Adası hakimleri olan şövalyeler, belli bir vergi ödemek, Osmanlı adına para basmak ve Osmanlı'ya bağlı bir sancak olma şartlarını da bildirmişti. Şövalyeler bu teklifi kabul etmemişlerdi. Bu teklifin reddi, Devleti Osmaniyye'nin Rodos'a harp ilânına vesile olmuştu.
Yavuz Sultan Selim Hazretleri buyurmuştu ki: Ecdadım şimdiye kadar yapmış oldukları fütuhatı, ilâhi bir işaret almadan yapmamışlardır. Ben dahi bu işaretlere muhatap olmadan hiç bir yerin üzerine varmamışımdır. Kaanuni, babası merhum'un devleti İslâmiyye'yi doğu ve güney canibinden emniyete almış olmasının neticesi olarak ilk seferin batıya, Belgrad üzerine yapmaya karar vermişti. Genç Padişah bu sırada 26 yaşırida~5ulunuyordu. Macaristan Kralı, Padişahın tahta cûlüs merasiminden sonra tebrikte bulunmadığı vebir kaç yıldır ödemediği vergilerin ödenmesini bildirmek üzere gönderilen Behram Çavuşu idam ettirince bardağı taşıran damla kendini göstermişti. İslâm'ın adaletle, kahredici kuvveti Osmanlı sillesi bunların başına inmiş, Belgrad kalesi Osmanlı sancağına burç olmuş, Karlofça ise bu sancağın semalarında dalgalanmasına ram olmak mecburiyyetinde kalmıştı. Hicri 927/Milâdî 1521.
Sekiz senelik saltanatının nitecesinde milleti Osmaniyye'yi azim ve sebat dolu irade gücü, Peygamberimiz Efendimizin ruhsatı, Cenab-ı Mevlâ'nın lûtfu ile Osmanlı tahtını, Hilâfeti rûyi zemin unvanı ile ziynetlendiren Yavuz Sultan Selim Han vücudu pâki ile intikalinde geride tek veliaht ve Şehzade olarak Kaanuni Sultan Süleyman'ı bırakmıştı.
Bütün ehli İslâm'ın, hattâ Avrupa'nın dahi «büyük» olarak vasıflandırdıkları bu zatı mübarek, 46 yıl süren Hilâfet ve pa-dişahlığıyla Devleti Osmaniyye'nin en uzun zaman hükmeden Sultanı olarak mümtaz bir mevki sahibidir.
Tahta geçtiğinde ilk işi merhum babası zamanında göz altında bulunan İranlı tüccarları serbest bırakmak ve onların uğradığı zarar ve ziyanı tazmin etmek olmuştu. Bu hareketi bazı tarihler Yavuz Sultan Selim Hazretlerinin (hâşâ) hatasını tamir maksadıyla yaptığını söylerler. Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Bu mevzuyu Yavuz Sultan Selim Hazretlerini anlattığımız kitapta temas ederek en selâhiyetli ağız olan Hasan Can merhumdan nakletmiştik.
Babası: Yavuz Sultan Selim
Annesi: Hafsa Hatun
Doğum Tarihi: 1494
Vefat Tarihi: 1566
Saltanat Müd.: 1520-1566
Türbesi: İstanbul Süleymaniye Camii Avlusu.
Ömrü Gaza Meydanlarında Geçen
Tevhid Sancağını Zirveye Çıkaran
Şanlı Hünkâr
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
On altınca asır, tarihimizin en parlak devresi... Bu devreye 46 yıllık saltanatı ile mührünü basan şanlı hünkâr... Avrupalıların, "Muhteşem" sıfatını kullandıkları Sultan Süleyman...
Karadeniz'in şirin vilayetlerinden ve Osmanlı Devleti sancaklarından Trabzon'da 6 Kasım 1494'te dünyaya gelen küçük yavruya isim düşünülmektedir. Bu erkek çocuğun babası, geleceğin "Yavuz"u olacak olan Şehzade Selim'dir. Sancak Beyi olarak Trabzon'da bulunmaktadır. İsim için eskiden beri devam edegelen bir an'aneye başvurulur ve Kur'an-ı Kerim'den tefe'ül edilir. Açılan sahifedeki "İnnehu min Süleyman..." âyetinden alınarak yavruya Süleyman ismi verilir...
Osmanlı Sultanlarının onuncusu ve islam halifelerinin yetmişbeşincisi. 1509´da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar babasını yanında kalmış ve bu müddet içinde iyi bir öğrenim ve eğitim görmüştür. Babası Yavuz Sultan Selim´in 1514 İran ve 1516 Mısır seferleri sırasında Rumeli´nin muhafazasıyla görevlendirildi ve Edirne´de oturdu. Babasını vefatı ile de 30 Eylül 1520 tarihinde 26 yaşında iken Osmanlı tahtına çıktı.
Kanuni Sultan Süleyman, Belgrad´ın fethi(1521) ile Orta Avrupa´nın, şovalyelerin üssü olan Rodos´un zaptı (1522) ile de Akdeniz hakimiyetinin kapılarını devletine açtı. 1526´da yüzbin kişilik ordusu ve 300 kadar top ile Mohaç ovasında Macar ordusuyla karşılaştı.
Son yorumlar
7 yıl 2 hafta önce
7 yıl 4 hafta önce
7 yıl 4 hafta önce
7 yıl 4 hafta önce
7 yıl 47 hafta önce
8 yıl 8 hafta önce
8 yıl 23 hafta önce
8 yıl 23 hafta önce
9 yıl 13 hafta önce
9 yıl 27 hafta önce