Osmanlı - Rus Savaşı (1293-1877)

Osmanlı - Rus Savaşı (1293-1877)

24/Nisan/1877'de Rusya'nın vazife başndaki maslahatgü­zarı Nelidof, Hariciye nazırımız Safvet Paşaya Çar imzasını taşıyan ilân-ı harp notasını verdi. Aynı günde Ahmed Tevfik Bey, Osmanlı devletinin Petersburgdaki elçisi olarak pasa­portunu aldı. Bu suretlede, 1293 yâni 93 Harbi denen Os-manlı-Rus savaşı başlamış oluyordu.

Bu savaşın Anadolu cephesi ve Rumeli cephesi diye ikiye taksim olunması pek büyük bir alanda cereyan etmesinden-dir. Rumeli tarafındaki diğer tâbirle avrupa tarafında ve Tuna Nehri havalisinde baş kumandan Çirpanlı Abdülkerim Nâdir Paşa idi. umumi Karargâhı Şumnu şehrindeydi. Saraybos-na'da Veli Paşa, İşkodra'da Ali Sâib Paşa Yenipazar'da ise Mehmed Ali Paşaların birlikleri doğrudan doğruya Başku­mandan Abdülkerim Nâdir Paşa emrinde değildi. Abdi Paşa­nın emrinde garb ordusuda denilen Osman Paşa (daha sonra Gazi Osman Paşa) komutasındaki ordu Başkumandana bağ­lıydı. Batı cephesindeki Şark Ordusu adı verilen birliklerin kumandanhğıda Müşir Ahmed Eyyüb Paşadaydı. Yine Tuna kıyısında Rusçuk merkezi durumundaydı bu Şark Ordusu­nun. 3.Ordu ile Şark Ordusu arasında yer alan bir ordu daha vardıki, bu da garp cephesindeki Cenup, yâni Güney ordusu idiki bununda komutasına Askerî mektepler nazırlığında tuğ­generalken müşirliğe yükselmiş bulunan Sultan Abdülaziz'in hafinde büyük dahli bulunan Süleyman Hüsnü Paşa'ya veril­mek üzere çağrılmıştı.

Abdülkerim Nâdir Paşanın emrine verilmiş bulunan bu or­duların gene! mevcudu ikiyüzbin sayısının eteğindeydi. Rus­lar ise ilk anda Tuna üzerine 250 bin kişilik bir kuvvet yığ­mıştı. Bu birliklerin en kalabalığını Ahmed Eyyüb Paşann or­dusu idi ve yüzbin kişiyi buluyordu. Rus ordusunun yukarıda ilk andaTuna'ya yığdığı 250 bin kişilik asker bizim sayımız­dan haylice fazla olduğu gibi bunlara gizli veya açık, Roman­ya, Sırp ve Karadağ takviyesini ilâve ederseniz dengenin adamakıllı aleyhimize olduğu müşahede olunur. Çünkü Sırp birliklerine bir Rus generali kumanda ediyordu.

22/Haziran/1877'de takriben savaş ilânından sonra Rus­lar, Tuna Nehrini geçmeye başladılar. General Zimmerman Alman asıllı bir Rus generali olup, kırkbin mevcudlu birlikle­rini Macin denilen noktadan geçerek Dobruca'nin kuzeybatı­sında görünmeye başladılar. Dört gün içinde Tuna'nın orta­sından geçmiş oluyorlardı. Buda Ziştovi ile Niğbolu'nun ve de Plevne'nin uzak olmadığı bölge idi, Niğbolu ile Plevne'yi biribirinden ayıran Osma Nehri oluyordu. Grandük Nikola başkomutan olarak birlikleri ni yönetiyordu tabii ilâve ede-limki, bu kişi Çar'in kardeşi idi. Tuna'nın geçilmiş olması Os­manlı askerinin yenilmiş olması mânasına alan kıyamet gibi askeri otorite görüşleri mevcuddur. Bu geçişe adetâ seyirci kalan Abdülkerim Nâdir Paşanın Viyana'da yetişmiş olması­na rağmen ve haylide bilgili olması Rusiarı Tuna'yı aşması sırasında bastırmaması izahı olmayan bir hatadır. Zâten pa­dişah daha sonra bu paşasını divân-ı harbe sevketmiştir.

Öte yandan; General Gurko, önce Tırnova'yı ele geçirdi. 16/Temmuz/1877'de Niğbolu Rusların eline geçince Edir­ne'ye inişi sağlayacak tek şey düşmanın balkanlarda durdu­rulması idi. Şıpka Rusların eiine geçtiğinden Osmanlı kuv­vetlerini bir araya getirebilmek Şıpka'nın Ruslardan kurtarıl­masını icâb ettiriyordu.17/Temmuz/1877'de Çirpanlı Abdül­kerim Nâdir Paşa azledilerek Müşir Mehmed Ali Paşa yerine başkumandan olarak tâyin olundu. Ne varki böyie pek mü­him ve büyük savaşı kazanmayı becerecek tecrübe ve çapda olmayan bir askerdi. Üstelik emrindeki komutanların bilhas­sa müşir olanlarının çoğu Mehmed Ali Paşa başaracağına, savaş kaybedilsin diyecek şahsiyetlerdi. Nitekim T.Yılmaz Öztuna Bey, Türkiye Târihinde 7. cild, 147. sahifede şu satır­ları yazmaktan kendini alamaz: "Son yıllara kadar gizil ka­lan bazı çok mühim vesikaların TTK (Türk Târih Kurumu) uayınianması ile, hu müşirler arasındaki çirkin ve aşağılık rekabet ve düşmanlıklar ortaya çıkmıştır.İnhitat (çöküş) dev­ri Türklyesinde mânevi yapının ve vatan sevgisinin ne dere­kede olduğunu anlamak için, bu vesikaları okumak kâfidir. Gene bu vesikalar, savaşı Abdülhamid Hân'ın Yüdız'dan ida­re ettirdiği için kaybettiğini savunan eski ve gülünç tezi,ta­mamen çürütmüştür. Yıldız'dakl seraskerlik kurmayları bu ' müşirlerin zararlı davranışlarını kısmen olsun önleyebilmek için, hazan müdehale etmişler ve tabii padişah nâmına emir vermişlerdir. Aşağıda görüleceği gibi, Gâzİ Osman Paşa'rrn Plevne'yi sonunda bırakmasıda, Türk kumandanlarının bu kaleye kâfi yardımı yapmamış olmaları dolay siy ladır." De­mektedir.

Gazi Osman Paşa ifadesini alıp dersini verdiği Sırplar kar­şısındaki başarısı hasebiyle 45 yaşında olduğu halde Müşirlik rütbesine yükseltilmesi yapılmış ve Vidin'den Plevne'ye git­mesi emredilmişti o da bu emri yerine getirmiş geldiği Plev-ne'de elinden geldiği kadar bir palangadan bile kötü du­rumda olan mevziyi hayli tahkime muvaffak oldu. . Beri yandan da yine genç müşirlerden biri sayılan Süley­man Hüsnü Paşa, emrindeki kolorduyla Hersek'ten yola çı­kacak ve Tuna cephesine gicjecek idi ki bu çok uzun bir yol­culuk olduğundan deniz yolu denemek şekli tercih edildi. Bu kadar büyük bir askeri birliğin, Osmanlı devleti târihinde ilk defa donanma ile nakledildiği görüldü. Süleyman Hüsnü Pa­şa 25 bin askerle İtalya'da bulunan Bari limanına geldi burda bindiği gemilerimiz İle bir zamanlar Gedik Ahmed Paşanın pür velvele çıktığı Otranto'yu geçip Yunan denizi, Mora ile Girit Adası vede Ege denizinden geçip Batı Trakya'da Dede-ağaç umanına Meriç nehrinin az batısındaki noktaya çıkardı. Dedeağaç'dan trenlere binen koskoca kolordu mevcudu Kı­zanlık yakınlarında trenden indirilerek, Rus Generali Gur-ku'nun elindeki Şıpka geçidine gelip, geçidin güney yönün­deki eteklerine yayıldılar.

Hüsnü Paşa bunları yaparken, Gazi Osman Paşa'da 20/Temmuz/1877'de Plevne'de Şilder Şuldaner adlı Rus ge­neralinin saldırısına mâruz kaidıysada, üçbine yakın telefat veren Ruslar, ağırlıklarımda bırakarak bozgun hâlinde firar yoluna düştüler. Ancak çok geçmeden Kurdener adlı genera­lin takviye ettiği bu birlikler onuncu gün sonunda bir daha Osman Paşa ve Plevne üzerine yürüdüler. Takvimler, 30/Temmuz/1877 târihini gösterirken, moskof ellibin asker, 184 adet topla saldırıyı başlattılar. Bizim kuvvetlerimizin mevcudu 23 bin kişi olup, 58 adetde topumuz bulunuyordu. Bu defaki saldırı da birincisinden pek farklı olmadı Alman asıllı general Kurdener'de 7500'e yakın telefatla Plevne'nin önünden çekildiğinde dünya, Gazi Osman Paşanın cihan harb târihine getirmiş olduğu değişik müdafaa sistemlerini kaydediyor böylece bu ünü ve kendi büyük kumandanı tanı­mış oluyor idi. İki devletin reisi bizim Abdülhamid Hân'ımız ile moskof'un ki Çar nefeslerini adetâ tutmuşlar Plevne üze­rindeki mücadelenin sonucunu bekliyorlardı..

Öte yandan, büyük bir askeri nakliye harekâtını başarmış bulunan Süleyman Hüsnü Paşa, Şıpka Geçidini aşmak için bir ölüm taarruzları adı verilecek hücumlar tertipliyor, 1915'lerde Çanakkale savaş larında yaşanacak bir fenome­ne kırk küsur sene evvel öncülük ediyordu. Bu geçide yedi gün yedi gece taarruz ediyor 20/Ağustos'da başladığı taar­ruz, 26/Ağustos'da Kızanlık'a çekilmekle nihayet bulduğun­da Rusların Şıpka geçidi üzerindeki hâkimiyeti devam ediyordu. Bunun önemli sebeblerinden biri olarak Rusya'nın Tu-na'yı geçmesi esnasında, harekâtın tam ortasındayken, Cır-panh Abdülkerim Nâdir Paşanın bunların üzerine saldırma­ması,güçlerinin bir bölümü karşı sahildeyken bu tarafa geç­meye muvaffak olanları temizlemeye başlasaydı, bizim mer­hum Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa'nın Sen Gotar'da yaşa­dığı unutulmaz acıyı Moskof'a tattirabiiirdi ve bunu yapma­ması Nâdir Paşanın suçlu olduğunu göstermekle beraber da­ha sonraları divân-ı harbe verilen Paşa buradaki savunma­sında, heyet üyelerini ikna etmiş olmahki, beraat etmiştir.

Süleyman Hüsnü Paşa; Şıpka üzerinde bir deneme daha yapmış 17/Eylül'de düşmana ve geçide saldırıya geçmiş fa­kat bu ademi muvaffakiyetle neticelenmişti. Rusların jna plânında hedef kısa zamanda Edirne üstüne inmek ve ora­dan ver elini Çatal ca burayı da astımı İstanbul'a varacak yo­lu tıkayan şimdiki Gazi Osman Paşa, o zamanlar Yıldız Tabya olarak isimlendirilen, bizzat Sultan Abdülhamid Hân ile Elena kahramanı Çerkeş Deli Fuad Paşanın birlikte tesbit ve tahkim ettikleri mevki müstahkem kalıyordu. 195O'!erde büyümeye başlayan İstanbul'a bu günkü Gazi Osmanpaşa iskâna açılırken,devrin İstanbul Valisi Ord.Prof. Fahreddin Kerim Gökayı, o sıralarda Eyüp Sultan kazamıza bağlı olan bölgeye Yıldız Tabya adı verilmesi için devrin Eyüp ilçesi De­mokrat Parti İlçe Başkanı Şükrü Tayşm Beyefendinin ikna et­meye ve bunda başarıya ulaştığını Valinin, bu teklifi kuvve­den fiiie çıkarmadaki; kabul sesini bu satırların sahibi olan fakir-i pür taksir olan bendenizde duymuştum.

Abdülkerim Paşanın azli üzerine başkumandanlığa getiri­len Müşir Mehmed Ali Paşa, Süleyman Hüsnü Paşanın Şıp-ka'yı aşamaması üzerine Grandük Nikola kuvvetlerine hücu-ma geçmek üzere plânlarını yaptı ve Ağustos ayı sonu itiba­rla da plânını tatbike koydu. Mehmed Ali 'Paşa üç ayrı târihte dört tane meydan muharebesi yaptı ve bunların herbi-rinden zaferle çıktı. Bu meydan muharebeleri 22/Ağustos'da Ayazlar meydan muharebesi, 30/Ağustos'ta Kahraman meydan muharebesi, 5/Eylül'de de Kaçılova ve Ablova meydan muharebeleri oimuşturki bu sonuncu bir günde iki muharebe olarak vukubulmuştur. Mehmed Ali Paşa bu sa­vaşları, Plevne'ye yardıma gitmek için yapıyordu. Ne var ki takviye yolu kesilememiş Rus birlikleri durmadan cepheye takviye ediliyorlar, bizim bu tarafta söndürdüğümüz her ha­yatın yerine bir misli yeni canlıyı karşımıza çıkarıyorlardı. Plevne'ye gitmek bu sebebden kabil olamıyor. Buna karşılık Gazi Osman Paşa Pievne'de harikalar sergiliyor, yardımı dört gözle bekliyor, yardım geldiği takdirde bu Rus kuvvetleri üze­rine topluca hücum etmekle dağı- tılması şüphesizdi. T.Yıl-maz Öztuna bu zaferlerinden sonra Müşir Mehmed Ali Paşa­nın yavaş hareket ettiğini, bunun düşmana zaman kazandır­dığını ifade ederek, şunları ilâve eder: "Bir kaç meydan mu­harebesi kaybetmiş bulunan Grandük Piikola'nın durumu Eylül'ün ilk üç haftasında son derece kritikti. Ağabeyi Çar Alkesandr bile cepheye ue Pieune önlerine gelmiş, askerini leşçi ediyor idi. Petersburg'da anarşistler, Rusya'nın şerefinin mahDolduğundan bahsedip hükümete karşı ha rekete geç­mişlerdi. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi Mehmed Ali Paşa, bu müsait ortamdan zaferi çekip çıkaracak adam değildi. Osman Paşanın askerlik dehasından mahrumdu, üstün düş­man kuvvetlerine karşı başarı kazanması kazansa bile bun­dan netice isithsat etmesi mümkün olmadı.'1 Demektedir. Gönül isterdi ki bu değerli eserler sahibi tarihçi T.Yılmaz Öz­tuna hemen buraya Süleyman Paşaya bana katıl emrini yeri­ne getirmemesinide buraya ilâve ederek bu kanaati serdet-şeydi yoksa Mehmed Ali Paşanın ard arda kazandığı dört meydan savaşını hiç mesabesinde gören bu yaklaşımın izahı yoktur. Mehmed Ali Paşa yardıma çağırdığı Süleyman Paşa­nın ihanet sayılacak gelme meyiştyle 21/Eylül'de Çakırköy Meydan muharebesinde Ruslar karşısında mağlub olmaktan kurtulamadı. Müşir Mehmed Ali Paşanın bu mağlubiyeti baş­kumandanlığının sonu oldu ve hasretle beklediği bu göreve Süleyman Hüsnü Paşa 28/Eylül/1877'de getirildi. Yine sayın Öztuna Bey'in, iki kumandanı değerlendiren şu kısa ifadesini alıntılayalım: "..Mehmed Ati Paşanın kumandanlığı 2 ay, 12 gün deuam etmişti. Süleyman Paşanın Mehmed Ati Paşa da olmıyan cesaret,daha doğrusu atılganlık cür'et ve enerjisi beğeniliyordu.."

Bu arada da,l l/Eylül/1877'de Gazi Osman Paşa 3.Plevne zaferini kazanıyordu. Bu seferinde Ruslar şaşkın, bütün ihti­yat kuvvetlerini buraya yığarak işe kalkışırken, başşehirlerin­den Çar'ın koruma birliklerinide getirmişler mevcuda ilâve­ten altı adet Rus tümeni Plevne önüne konmuş ellibin kişilik Romanya ordusuna ihtiyaçlarını Çar, Prens Karol'a Türkler bizi mahvediyor! Yetiş yoksa hristiyanlık dâvasını kaybediyor şeklinde telgrafla bildirmiş oluyordu. Asırlardır, Osmanlı tabi-yetine bağlı olarak hayat süren Romanya ve bunun temsilcisi Prens, 3 piyade ve de 1 süvari tümenleriyle istenilen İmdada geldi. Çar, ordusunun idaresini ve Plevne savaşının kuman­danlığını Karol'a bıraktı. Çeyrek asır önce Osmanlı-Rus sa­vaşının başka bir adı olan Kırım Muharebesinde Sivasto­pol'ün meşhur tahkimatını yapan general Totleben bu ordu­nun kurmaybaşkanlığını üsttendi. Romanya bu yardımı canla başla yapmaya neden ihtiyaç duyuyordu derseniz? Herhalde Rus vaadi'nin bunları bağımsız, bir krallık dev leti kılma ol­duğunu hemen çıkarmak kabildir. Demekki bizim siyasileri­mize düşen o sırada bir murâ hhas göndererek, bağımsızlığı­nızı vereceğiz, Ruslara karşı oeraber olalım demek olmalıydı. Hemen ifade edeyimki, Abdülhamid Hân'ın ve devrinin anlatiminin bitimine, okuma parçası olarak koyacağımız, yazıldı-ğı 1910'dan sonra ilk defa Osmanlıcadan sadeleştirilmiş lâti-nize edilmiş Niçin Mağlup Olduk? adlı eserden bazı seçmeler koyarak bu hususda siz okurlarımızı tenvir etmeye çalışaca­ğız.
Top