Osmanlı'nın Çıkışında Avrupa'ya Bakış

Osmanlı'nın Çıkışında Avrupa'ya Bakış

Osmanlı beyliği; bilhassa Orhan Gazi döneminde, Marma­ra denizi ve İstanbul'un Anadolu yakasındaki gönül ve top­rak fetihleriyle meşgulken, Orhan Gâzi'nin büyük oğlu Sü­leyman Paşa'da Rumeli yakasına çıkmış oralarda hem de Bi­zans tahtının şeriki ile babası arasındaki kaim peder-damad ilişkisinin verdiği avantajla gönüller ve beldeler fethetme ça­balarını sürdürmekteydi. Avrupa topraklarında Doğu-Roma imparatorluğu adıyla, bin yıldan ziyade bir zaman diliminde hayatiyetini sürdüren Bizarısın islâm orduları karşısında defa-atle zelil duruma düşmesinin ardından, milâdi bin yılından iti­baren kendini toparlamış, karşı taarruza geçmiş, Doğu Ana­dolu ve Suriye'nin kuzeyinide yeniden hududlanna katmıştı. Bu Bizans çıkışı m. 1071'de bir final ile nihayetlendi. Çünkü bu târihde Büyük Selçuklu hükümdarı Alpaslan, bir melha-mei kübra hâlinde cereyan eden, Malazgirt Meydan Muharebesinde Bizans'ın imparatoru ve bu savaştaki, kumandanı olan Romenos Diyojenis'i kahkaarî bir bozguna uğrattı. Anadoluyu Türklerin çoğunluğunu teşkil ettiği zafer kılıçlı adam­ları ebediyyen ele geçirmiş ve müslüman yapma vizesini el­de etmişti. 1071'den sonra Anadolu'da kendini gösteren Mo­ğol kasırgası Anadolu Selçukiye devletine inkıraz yâni çöküş getirdi. Çalışmamızın Anadolu Beylikleri başlıklı satırlarında da belirtmeye gayret ettiğimiz gibi, bir toparlanma dönemi geçirildiğini işe lâyık beyliğin çıkış mücadelesine katılan beyliklerin serencâmını kayd ile sayfalarımızı süslemiştik. Peki Anadolu ahvâli buydu da; İstanbulun Rumeli yakası ile Avrupanın doğusu vede orta avrupa ve avrupanın Akdeniz havzasında mütemekkin yâni, yerleşmiş devletler 14. asırda ne ahvâldeydiler. Bunlar hakkında da kısa bir bilgi turu atahm. Balkan yarımadası denilen yerde, Bizans devletinir rıntılar zümresinden olan Bulgar ve Sırp krallıkları vardı, leoiogos hanedanına mensup prenslerin idare etmekte ğu eski Yunanı iddiayı sürdürmeye çalışan Yunan prens|| nin ise, askerî açıdan hiç bir ehemmiyeti yoktu. Balkan yQ madasının, eski yerleşimcileri Traklar, Hazar, Avar ve Bu|G adlı Türk kabilelerini 14. asırda iskat etmeyi başarmış Sırı ve Bulgarların lideri olduğu manzarası karşımıza çıkar. EU| lar Türklerin çok tanrılı dininden, hristiyanlığa geçmiş ve g zans ile münasebetleri hasebiyle ortodoks mezhebine dâ^j, olmuş Türk kavimlerindendi. Bulgar devleti; Orta İtil hav2f) smdan gelen Bulgar Türklerinin yerli Türk ve Islavlarla karış: mak suretiyle târih sahnesine 7. asırda çıkarmış oldukları : devletti. İdarelerini Türk usûlü olan Hân'lık sisteminde yürüt­mekteydiler. Ancak Bizans'ı temsil eden misyonerler bunlara zamanla hristiyan usûlü idare tarzını benimsetmeye muvaf­fak oldular. Sırplar ise Bizans kucağında yetişmekle berab'.-., zaman içinde 13. asırda yâni 1201'lerden sonra bütün kom­şuları aleyhine hâttâ Bizans aleyhine de olmak üzere tevessü etme yâni büyüme ve genişleme stratejisi gütmeye başladı ve (Büyük Sırbîstan) hülyası ihdas etmiştir.

Bu hülya zaman zaman Sırpların ellerinin eriştiği heryfrde büyük bir vahşet içinde nice katliamlara teşebbüs etme haS talığına yakalanmasını getirmiştir. Çalışmamızı yaptığı dönemlerde bile balkanların kasabı unvanına yenilerini e tecek hunharlıklara teşebbüs halindeydiler. Tuna Nehri kuzey cihetinde Eski Roma'nin müstemlekesi olan sim' Romanya'da yaşamakta olan Slav boylarını emrine becermiş olan Macar Türklerinin kurmuş bulunduğu Engı Kraflıâı adı verilen bir devlet vardı.

Romanya arazisinin kimi bölümü yerli beyler tarafın yönetilirken, kimi yerleride Macar kralının hükmü altında

Tabii ki Macarların hungaria veya hun adıyla daha eski târih­lerde yâd edilmesini onların Türk ırkından olmalarına senetlemek kabildir.

Fakat; bunlar yaşadıkları topraklarda diğer kavim ve bil­hassa ıslavlarla karışmışlar ve bol lehçeli bir lisanla varlıkla­rını ortaya koymuşlar, buna inzimamen, Balkanların batısı diyebileceğimiz alanda yerleşen bu ahali, hristiyan olmayı seçmekle beraber, balkanlı komşularından farklı olarak Batı Roma'dan mezheb olarak katolikliği seçtiler. Böylece orto-doks-katolik farklılığı bu topraklar üzerinde rol oyna-mağa başladı. Macar derebeylerinin toplandığı 1201'den sonraki yıllarda ihdas ettikleri bir parlamentoları mevcuttu. Macar asilleri parlamentoyu ellerinde tutuyorlardı. Bir Türk sülâlesi olduğu iddiası akla yakın düşen Arpad hanedanı büyüğü parlamentoyu İdare eden kral görünümündeydi.

13. asrın ortalarına doğru bu sülalenin neslinin kesilmesi veya öyle farz edilmesi, parlamentoyu ve kralı Macar beyleri kendi aralarından seçer oldular. Macaristan'ın hemen kuzey doğusunda yer alan, bir devlet olarak da Lehistan'ı yâni Po­lonya'yı görürüz. Bu devlet; 1101 ile 1301 yıllan arasında bir Türk devleti olan Altınordu devleti idaresinde bulunmaktay­dı.

Rus beyleri Altınordu hân'larının tabileri idi. Rusya'nın av­rupa kısmında berhayat olan insanların çoğunluğunu, Türk kavminden insanlar teşkil etmekte ve hâkimiyetde bu züm­redeydi. Rusya'da yaşamakta bulunan Islavlar şefleri olma­yan bir güruh idi. 9. asırda ortaya çıkan Kınyazlar yani Rus beyleri Hazar Türklerinin Rus kabilesindendir.

Rusların birinci devletini bunlar kurmuşlardır. Rusya adı bu Türk kabilesinin adından kinayedir.
Top