Venedik Muharebesi ve İskender Bey Gailesi

Venedik Muharebesi ve İskender Bey Gailesi

Çanakkale Boğazının tahkimatını yapmaya karar veren Hazreti Fatih, derhal işe girişti. Rumeli sahilinde seddülbahir, Anadolu sahilinde ise Çanakkale istihkamları yapıldı. Her iki tarafa da otuzar adet büyük toplar yerleştirildi.

İstanbul'un deniz tarafındaki surları da sağlamlaştırılıp toplada donatıldı. Bu arada Kadırga limanı da temiz ve intizamlı bir liman haline getirildi. Bu arada Hazreti Fatih dünya siya­setine yüksek vukufunun en önemli delillerinden biri sayıla bilecek olan şu manevrayı yaptı. Midilli adasında Floransa'îı-lara bir imtiyaz tanıyarak onları Venedik ve ehli salib kışkırtı­cısı Papa'nın gizli toplantılarından haberler getirmekle kul­landı. Bu arada da Arnavutluk Beyi, İskender Bey gailesine son vermek zamanı geldiğine karar verdi.

İskender Bey, Venedik himayesine girmiş bütün Arnavut­luk sahilini Venediklilere müstemleke gibi vermişti.

Venedikliler İşkodrayı bile kendi şehirleri gibi kullanıyorlar­dı. Buna mukabil İskender Bey, İslâm mücahidlerine karşı yaptığı savaşlarda bunlardan yardım alıyordu. Sultan Fa­tih'in gönderdiği müfrezeler bunları ovalarda yaptıkları sa­vaşlarda yeniyor buna mukabil İskender Bey kuvvetleri dağ­lara çekilip mücahidleri üzerine çekince galibiyet onda kalı­yordu. Bu savaşlardan birinde İskender'in kardeşlerinin oğul­larından biri esir edilmişti. Bu adamın ismi Hamza Bey'cii. Kendisine bir miktar asker verildiği takdirde bu işin sonunu getireceğini söylüyordu. Yanına bir miktar kuvvet verildiyse de bir netice almak mümkün olmadı. Ancak bu savaşlardan birinde İskender Bey çok büyük bir bozguna uğradı. Ordusu­nun en cengâver askerinden beşbin kadarı bu savaşta can vermiş, o yetmiyormuş gibi en kıymetli arkadaşlarından Müzahi telef olmuş, üstelik de Debreli Musa adlı bir sergerde de Sultan Fatih tarafına iltica etti. Bu sırada Hazreti Fatih başka işlerle meşgul olunduğu için İskender Bey'e Şimal (Kuzey) Arnavutluk sancağı verilerek bu sancak beyliği İskender Bey'e tevdi edilerek bir mütareke yapılmıştı. Bu mütarekenin şartlarından biri İskender Beyin oğullarından birini dergâhı Hümayuna göndermesi idi. İskender Bey bunu açıkça red et­memiş oğlunun küçük olduğunu ileri sürmüştü. Sultan Hazretleri de bu mütarekeyi bozmak istemediğinden üzerine va­rılmadı. Çünkü siyasal durum büyük bir harbin alâmetlerini hissetirmeğe başlamıştı, Hicrî 864/Milâdî 1460.

Bu mütareke üç yıl kadar devam etti. ne var ki, üç sene geçtikten yâni Hicrî 867/Mİlâdî 1463 yılında Papa İkinci Pius bir ehli salip ordusu tertib etti. Bu ehli salip kuvvetlerine İs­kender Bey'i de katmak için, Draç Piskoposu Ancelo'yu va­zifelendirdi. Bu cerbezeli adam başlangıçta İskender Bey'i kandırmağa muvaffak olamadı. İskender Bey, ben, ahde im­za koymuşum, besa demişim, diye teklifi geri çevirebiliyor­du. Lâkin Ancelo, bir dinsize karşı (hâşâ) verilen sözün hük­mü yoktur, diyerek İskender Bey'i kandırmaya muvaffak ol­du. Rahip Anceio bu muvaffakiyeti yüzünden kardinalliğe terfi ettirilirken, Osmanlının başına yine püsküllü belâ olarak İskender Bey savaş alanlarına yürümüştü.

Önce Şeremet Bey, sonra da Balaban Bey'in müfrezeleri ile yaptığı savaşlarda kâh mağlûb, kâh galib oluyordu. Ne var ki, bir sürü zarar verdiği meydanda idi. Bunun üzerine Hazreti Fatih bizzat kendisi bunun üzerine yürüdü. Fakat İs­kender Bey, dağlara kaçtı. Arazinin verdiği avatajlardan isti­fade ederek Sultan Hazretlerini çok uğraştırdı. Şunu hemen ilâve etmek icab ediyor ki, basınımızda Gazete oiarak şöhre­tini yapan bir gazete çıkardığı Binbir Temel adlı seri kitaplar­da Acem kılıcı gibi iki taraflı bir kesme yaparak bazen fevkalâde güzel eserlerin gün yüzüne çıkmasını temin ederken ba­zen de son derece mide bulandırıcı kitaplar da yayınlamak­tadır. İşte bu mide bulandırıcı kitapların başında Türk Dostu diye tanıtılan La Martin tarihidir. Yedi kitap halinde çıkartılan bu kitap, bu İslâm milleti içine bir sürü nifak tohumu atan bir kitaptır. İşte bu kitapta Hazreti Fatih gibi bir zâtın karşısında İskender Bey bir dev gibi gösterilir. Ve İskender Bey'in Hazre­ti Fatih tarafından hiç mağlûp edilemediğini ileri sürer. Şüp­hesiz kesin galibiyet için iki taraf kuvvetlerinin birbirleriyle bir meydanda kat'i bir netice için çarpışması icab eder. De­vamlı kaçan bir taraf, kovalayan tarafa galib gibi gösterilmek istenirse buna bitaraf tarihçilik, yok Türk dostu gibi lâkablar verilmez. Haçlı ruhunu içinde muhafaza eden ve kusmuğunu kibar sözler ve hareketlerle üzerimize avuç avuç b... atar gibi tarafgir ve İslâm düşmanı olarak vasıflandınlabilir. Bu La'martin tarihini okuyanlar bilsinler ki, Osmanlı Tarihini bu adamdan öğrenmeye kalkmak, Dini İslâmı müsteşriklerden öğrenmek kadar batıl ve tehlikelidir. Bu mülâhazamıza bir misalle son vermek istiyoruz. Günümüzün İslamcı gençliği­nin yapısında bir yeri olan bir yazar, kendisine sataşan bir gazeteciye neden cevap vermediğini soranlara, bir rovelver patladı diye kırkikilik top ateşlenmez, diye nefis bir cevap vermiştir. İşte bu olay da, Sultan Fatih bir Cihan Fatihi; İs­kender Bey İse bir dağ birliğini komutanıdır. Mukayese olun­maz mukayese yanlıştır. Bahtsızlıktır. Maksatlıdır. Biz gene mevzumuza dönelim.

Bu uğraşmalardan bıkan Sultan Fatih, İskender Bey'in et­rafını çevirtip dıştan gelen yardımları kesmeğe muvaffak ol­duktan sonra ordusunun büyük bir kısmı ile çekildi. Zaten az sonra da İskender altmışüç yaşında Venediklilere ait olan Leş şehrinde öldü.

İskender Bey'in ölümünden sonra Arnavutluk seve seve Osmanlıya tâbi oldu. Ne var ki İşkodre. daha evvel yazdığınız gibi adeta Venedik tasarrufunda idi. Hadim Süleyman Paşa kuvvetleriyle burayı muhasara etti. Harp sanayimizin kendi­mize ait oluşunun faydalarını dile getiren bu kuşatmada top­lar İşkodra kalesinin önünde o kalenin icabatına göre dökül­dü. Ve topa tutuldu, açılan gedikten İslâm mücahidleri daldılarsa da şehri ele geçirecek bir kuvvetle giremediklerinden bir müddet göğüs göğüse çarpışıp geri çekildiler. Kalenin mukavemete imkânı kamamış, ikinci bir hamleyi karşılama­ya hâli yokken bu sırada Hadim Süleyman Paşa'ya gelen bir emir muhasaranın derhal kaldırılmasını icab ettirmişti. .Buğ­dan Bey'i isyan etmişti. Bunun te'dip edilmesi gelen emirde yazılıydı. Demek ki vakti saati gelmemiş olan fetih; vaktini bekliyecekti. Hicrî 880//Milâdî 1475. Nevar ki üç sene sonra Hazreti Padişah bizzat ordusunun başında olduğu halde Ve-nedik'i sulha razı ettiğinden fetih gerçekleşecekti.
Top