Hz. Peygamber´in (a.s.) Hicreti

Hz. Peygamber´in (a.s.) Hicreti

Kureyş İleri Gelenlerinin Peygamber’e Suikast Yapmak İçin Toplanmaları

Hz. Peygamber hac mevsiminden sonra Mekke’de Zilhicce, Muharrem, Safer aylarını geçirdikten sonra, Mekke müşrikleri onun Mekke’den çıkıp Medine’ye gideceğini zannediyorlardı. Medinelilerin bir kısmının müslüman olduklarını da biliyorlardı. Böylece, Allah’ın Medine’yi İslâm’ın kalesi yapacağından korkuyorlardı. Onun için Hz. Peygamber’i öldürmek, hapsetmek veya sürgün etmek için toplandılar. Enfâl suresinin “Kafirler seni tutup bağlamaları, öldürmeleri, ya da (yurtlarından) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kuruyordu

. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır” ayetinin iniş sebebi budur. Hz. Peygamber de Ebubekir’in evine gittiği gün, müşriklerin geceleyin kendisine baskın yaparak yatağındayken öldürmeye karar verdiklerini öğrendi.[1]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Tabarani ( Urve’den)

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/323.

Hz. Peygamber’in Hz. Ebubekir İle Birlikte Hicret İçin Mekke’den çıkması ve Sevr Mağarasında Saklanmaları

- Hz. Peygamber ile Ebubekir gece karanlığında Sevr mağarasına doğru gittiler. Bu mağarayı Allah Teâlâ Kur’an’da zikretmektedir.[1] Hz. Ali de Hz. Peygamber’in izini kaybettirmek için Rasûlullah’ın yatağına yattı. Müşrikler de onu yakalamak için sabaha kadar müzakere edip durdular. Böylece sabah oldu. Sabah olunca baktılar ki Hz. Ali kapıdan çıkıyor. Hz. Ali’den Peygamber’i sordular Hz. Ali

“Ben bilmiyorum” dedi. Böylece anladılar ki Peygamber Mekke’den çıkmıştır. Her yöne koştular, Peygamber’i aramaya başladılar. Konakların halkına onu yakalamalarını, buna karşılık kendilerine şu kadar mükâfat verileceğine dair haberler gönderdiler. Rasûlullah ile Ebubekir’in içinde bulunduğu mağaraya da geldiler. Mağaranın tam tepesine çıktılar. Hz. Peygamber onların seslerini işitti ve Ebubekir korktu. Ve

“Üzüntü ile korku bana hücum ettiler” dedi. İşte o zaman Hz. Peygamber Ebubekir’e

“Sakın üzülme, kesinlikle Allah bizimle beraberdir” buyurdu ve dua etti. Bunun üzerine Allah onun kalbine güven verdi. Nitekim Kur’an da buna işaret eder:

“Allah onun üzerine sekinesini indirdi. Onu, onların görmediği askerlerle takviye etti. Kafir olan kimselerin kelimesini en alçak kıldı. Allah’ın kelimesi de en yücedir. Allah galiptir, hikmet sahibidir” (Tevbe: 9/40).

Ebubekir’in sağmal koyunları vardı. Geceleyin Hz. Peygamber ile Ebubekir’e süt vermek üzere Sevr dağına gelirler, gündüzleyin de Mekke’ye giderlerdi. Ebubekir, emin ve iyi bir müslüman olan azatlısı Amir b. Füheyre’yi Benî Abd b. Adiy’den İbnu’l-Eykat isimli bir kişiyi yolu göstermesi için kiraladı. Bu kişi Kureyş’in anlaşmalısı olup Benî Sehm b. As b. Vail mahallesinde oturuyordu. Aynı zamanda da müşrikti. Fakat yolu biliyordu. Hz. Peygamber ile Ebubekir’in mağarada kaldıkları o gecelerde Ebubekir’in oğlu Abdullah her akşam gelerek, Mekke’de olup bitenleri haber veriyordu. Amir b. Füheyre de her gece onlara davarları getiriyor, onlar da ihtiyaçları kadar süt sağar, bazan da keserek et ihtiyaçlarını karşılarlardı. Amir b. Füheyre sabah olunca davarları alıp diğer çobanların yanına gider. Böylece durumu kimseye sezdirmezdi. Nihayet ortalığın sakinleşip, kimsenin artık onlardan söz etmediğini öğrenince Amir b. Füheyre ile İbnü’l-Eykat onlara develerini getirdi. Mağarada iki gün kalmışlardı. Amir b. Füheyre’yi kendilerine yardım ve hizmet etmek üzere yanlarına alıp yola çıktılar. Ebubekir, Amir’i bazan terkisine alıyor, bazan da onunla nöbetleşiyordu. Berâberlerinde Amir b. Füheyre ile onlara kılavuzluk eden Benî Adiy kabilesinden İbnü’l-Eykad’dan başka kimse yoktu.[2]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Tevbe: 9/40.

[2] Heysemi VI/51 (Tabarani’den)

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/323-324.

Hz. Ebubekir’in Hicret İçin Hazırlanması

- Hz. Aişe şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber bize ya sabah ya akşam gelirdi. Ancak, Allah’ın kendisine hicret için izin verdiği gün, tam öğle saatinde bize geldi. O saatte hiç gelmezdi. Babam onu görünce

“Hz. Peygamber bu saatte gelmezdi. Mutlaka önemli bir sebebi var” dedi. Hz. Peygamber içeri girince, babam oturduğu yerden kalkıp yerini ona verdi. Babamın yanında ben ve kızkardeşim Esma vardı. Hz. Peygamber babama

“Onları dışarı çıkar” dedi. Babam

“Ey Allah’ın Rasûlü, onlar benim kızlarımdır. Anam babam sana feda olsun. Acaba bu iş nedir?” diye sordu. Hz. Peygamber

“Allah bana Mekke’den çıkmaya ve hicrete izin verdi” dedi. Babam

“Ey Allah’ın Rasûlü! Sana arkadaş olmak istiyorum” dedi. Hz. Peygamber de

“Ben de seni beraber götürmek için geldim” dedi. O güne kadar bir kimsenin sevincinden ağladığını görmemiştim. O gün babam sevincinden hüngür hüngür ağladı ve

“Ey Allah’ın Rasûlü, şu iki deveyi bunun için hazırlamıştım” dedi. Sonra kendilerine yol göstermek için, Benî Buil b. Bekir kabilesinden Abdullah b. Erkad’ı kiraladılar. Bunun annesi Benî Sehm b. Amr kabilesindendi ve kendisi henüz müşrikti. Hareket edecekleri güne kadar bakmak için develeri ona teslim ettiler.[1]

- Hz. Aişe şöyle anlatıyor: Babam

“Ey Allah’ın Rasûlü, beni de beraberinde götür” dedi. Hz. Peygamber

“Evet, seni de beraber götüreceğim” dedi. Babam

“Benim iki devem var. Onları altı aydan beri bu iş için besliyordum. Birisini sen al” dedi. Hz. Peygamber

“Ben onu ancak satın alırım” dedi. Devenin birini satın aldı. Sonra yola çıkıp mağaraya gittiler.[2]

- Esma şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber Mekke’de bize her gün iki defa geliyordu. Fakat hicret gününde tam öğle vakti geldi ve ben de

“Ey baba! Bak, Hz. Peygamber geliyor” dedim. Babam

“Anam babam Rasûlullah’a feda olsun. Onu bu saatte buraya getirten mutlaka önemli bir şeydir” dedi. Hz. Peygamber babama

“Biliyor musun, Allah bana Mekke’den çıkma izni verdi?” dedi. Babam

“Ey Allah’ın Rasûlü! Arkadaş olacak mıyım?” diye sorunca Hz. Peygamber

“Evet, olacaksın!” dedi. Babam

“Benim iki devem vardır. Falan zamandan beri onları besliyor, bu günü bekliyordum. Onlardan birisini al” dedi. Hz. Peygamber

“Onu ancak parasıyla alırım” dedi. Babam

“Anam babam sana feda olsun, istersen parasıyla al” dedi. Onlara bir azık sofrası hazırladık. Sonra ben sırtımdaki kemerimi parçaladım, onun bir parçasıyla sofrayı bağladım. Onlar çıktılar ve Sevr dağındaki mağarada durdular. Mağaraya vardıklarında babam, Peygamber’den önce mağaraya girdi, her deliğe parmağını koyarak orada Peygamber’e zarar verecek bir haşerat olup olmadığını kontrol etti. Kureyş de Peygamber ile Ebubekir’i kaybettikleri için onları aramaya koyuldular. Peygamber’i getirene yüz deve ödül vaadettiler. Mekke dağlarında ikisini aramaya başladılar. Bulundukları Sevr dağına geldiler. Ebubekir, mağaranın tam karşısında duran bir kişiyi işaret ederek

“Ey Allah’ın Rasûlü! Bu kişi buraya bakıyor” dedi. Hz. Peygamber

“Hayır, melekler bizi kanatlarıyla gizliyorlar” buyurdu. Bu sefer orada duran kişi mağaranın karşısında olduğu halde çiş etmeye başladı. Hz. Peygamber

“Eğer bizi görseydi bunu yapmazdı” dedi. Böylece mağarada üç gün kaldılar. Amir b. Füheyre onlara bizim koyunları getiriyor, gece karanlığında yanlarında kalıyor, sabahları da çobanlarla beraber merada bulunuyordu. Onlarla beraber akşamlan gidiyordu. Fakat yavaş hareket ederek akşam olduğunda koyunları Peygamber’le babama götürüyordu. Çobanlar zannederlerdi ki, o da kendileriyle beraberdir. Kardeşim Abdullah da gündüzleri Mekke’de dolaşıyor, haber topluyordu. Karanlık çökünce de mağaraya gelip, onlara haber veriyordu. Sonra karanlıkta onlardan ayrılıyor, sabahleyin de Mekke’de oluyordu.[3]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] İbn İshak

[2] Kenzü’l-Ummal, VIII/334 (Begavi ve İbn İshak’dan).

[3] Tabarani

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/324

Hz Peygamber’in Mağaradan Çıkıp Medine’ye Hareket Etmesi

- Sonra iki arkadaş mağaradan çıktılar, sahil yoluyla Medine’ye doğru gittiler. Ebubekir, başlangıçta Peygamber’in önünde gidiyordu. Arkadan bir tehlike gelir korkusu hissettiğinde de arkasına geçiyordu. Bütün yolculuk müddetince böyle hareket etmiştir. Ebubekir halkın tanıdığı bir kişiydi. Onlara halktan birisi rastladığında Ebubekir’e

“Seninle birlikte olan kişi kimdir?” diye sorarlardı. O da

“Benim kılavuzumdur, bana yol gösterir” derdi. Ebubekir bu sözüyle din kılavuzluğunu kasdediyor, soranlar ise yol kılavuzu anlıyorlardı. Nihayet Kudeyd denilen köye vardılar. Onları gören bir adam, Benî Müdlic kabilesine gidip

“Sahile doğru giden iki kişi gördüm. Sanırım ki, onlar Kureyş’in aradığı adamlardı” dedi. Süraka b. Mâlik ona

“Gördüğün o iki süvari, onları aramak için gönderdiğimiz süvarilerdendir” dedikten sonra cariyesini çağırıp, gizlice atını hazırlamasını emretti ve binip onları takibe çıktı. Bu olayın devamı ilerde gelecektir.[1]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Heysemi VI/54.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/326.

Hz. Ömer’in, Hz Ebubekir’i Hz. Peygamber’le Beraber Mağaraya Girerken Yaptığı Hizmetlerden Dolayı Övmesi

- Bazı kimseler, Hz. Ömer döneminde,

“Hz. Ömer, Ebubekir’den daha üstündür” dediler. Bu haber Hz. Ömer’in kulağına geldiğinde

“Allah’a yemin ederim, Ebubekir’in bir gecesi vardır ki, Ömer ailesinden daha hayırlıdır. Ebubekir’in bir günü vardır ki, Ömer ailesinin hepsinden daha hayırlıdır” dedi ve devamla “Hz. Peygamber mağaraya gittiği gece evden çıkarken Ebubekir de yanındaydı. Bazen Peygamber’in önünden bazen de arkasından gidiyordu. Rasûlullah bunu farkedince

“Ey Ebubekir! Ne yapıyorsun? Bazen önümde, bazen de arkamda gidiyorsun?” dedi. Bunun üzerine Ebubekir

“Ey Allah’ın Rasûlü! Bizi arayanların bulunabileceği hatırıma gelince senin arkana geçiyorum. Bizi gözetenlerin varlığını düşününce de önüne geçiyorum” dedi. Hz. Peygamber

“Ey Ebubekir! Eğer bir şey olsa, bunun benim başıma değil de senin başına gelmesini tercih eder misin?” diye sordu. Ebubekir buna

“Evet, seni hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim, bana musibet gelsin, fakat sana gelmesin” dedi. Onlar mağaraya geldiklerinde Ebubekir

“Ey Allah’ın Rasûlü! Dur, ben senin için mağarayı temizleyeyim, sen sonra girersin” dedi. Böylece Ebubekir mağaraya girdi, içini temizledi ve sonra da oradaki delikleri kontrol etmediğini hatırladı. Bunun üzerine

“Ey Allah’ın Rasûlü! Dur, mağarayı tekrar temizleyeyim” dedi. Oraları da temizledi ve

“Ey Allah’ın Rasûlü! Şimdi girebilirsin!” dedi. Böylece Rasûlullah orada konakladı. Sonra Ömer

“Nefsimi elinde tutana yemin ederim ki, o gece Ömer’in ailesinden daha hayırlıdır” dedi.[1]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/180; Kenzü’l-Ummal, IV/348, Hakim de kaydetmiştir. Begavi de İbn Muleyke’den mürsel olarak rivayet etmiştir.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/326-327

Hz. Ebubekir’in Mağaradayken Hz. Peygamber İçin Endişelenmesi

- Rasûlullah ile Ebubekir mağaraya girdiler. Kureyş Peygamber’i aramaktaydı. Baktılar ki mağaranın ağzında bir örümcek ağı vardır. “Buraya kimse girmemiştir. Eğer girmiş olsaydı örümcek ağını yırtardı!” dediler. Rasûlullah o zaman namaz kılıyordu, Ebubekir de etrafı gözetliyordu. Ebubekir, Peygamber’e hitaben “İşte bunlar senin kavmindendir. Seni arıyorlar. Allah’a yemin ederim ki, ben kendim için üzülmüyorum. Fakat hoşuma gitmeyen bir şeyin sana ulaştığını görürsem çok üzülürüm!” dedi. Hz. Peygamber “Ey Ebubekir! Korkma! Kesinlikle Allah bizimle beraberdir” dedi.[1]

- Hz. Ebubekir, Enes’e şöyle anlattı: Biz mağaradayken, Hz. Peygamber’e “Eğer Kureyşlilerden birisi ayaklarının ucuna baksa bizi mağarada görebilir” dedim. Hz. Peygamber “Ey Ebubekir! Üçüncüleri Allah olan, iki kişi için seni üzen şey ne olabilir?” dedi.[2]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Hafız Ebubekir el-Kadı (Hasan Basri’den).

[2] Bidaye, III/182 (İmam Ahmed’den); Kenzü’l-Ummal, VIII/329, Hadisi Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Sa’d ve İbn Ebi Şeybe de rivayet etmiştir.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/327.

Hz. Ebubekir’in Hz. Peygamber’le Birlikte Hicret Etmesi ve Süraka’nın Onlarla Olan Kıssası

Bera’ b. Azib şöyle anlatıyor: Hz. Ebubekir babam Azib’den onüç dirheme bir eyer satın aldı. Ebubekir, babama

“Bera’ya söyle, eyeri evime getirsin” dedi. Babam ise

“Hayır! Sen Rasûlullah ile birlikte çıktığında karşılaştığın hadiseyi anlatmadan bunu yapmam” dedi. Ebubekir Hicret olayını şöyle anlattı: Gece yola çıktık. O gün ve o gece süratle yola devam ettik. Ta öğle oluncaya kadar... Öğle olunca da acaba bir gölgelik bulabilir miyim diye sağa sola baktım. Bir taş gördüm. Onun yanına vardım. Baktım ki onun dar bir gölgeliği vardır. Orayı Rasûlullah için düzelttim. Ona bir kürk serdim

“Ey Allah’ın Rasûlü! Buna dayan” dedim. Hz. Peygamber uzandı. Sonra ben çıktım. Acaba arkamızdan bir kimse geliyor mu diye baktım. Bir çoban gördüm. Ona kimin çobanı olduğunu sordum.

“Kureyş’ten falanca kişinin çobanıyım” deyince onu tanıdım,

“Koyunlarında süt var mı?” diye sordum. O da buna olumlu cevab verince, bana biraz süt sağmasını istedim. Bir koyunu yakaladı. Koyunun memelerini toprakla güzelce temizlemesini söyledim. Böylece yanımda bulunan bir dağarcığa biraz süt sağdı. Ben de onu getirdim, bir kaba koydum. Altına biraz su serpmek suretiyle soğumasını sağladım. Peygamber’e vardığımda uyanmış olduğunu gördüm,

“Ey Allah’ın Rasûlü! İç” dedim. Rasûlullah kanıncaya kadar içti. Sonra artık yola çıkma zamanının geldiğini söyledim. Ve böylece yola devam ettik. Kureyş ise bizi sağ ve solda arıyordu. Onlardan hiç birisi bize yetişemedi. Yalnız Süraka b. Malik bir atın sırtında bize yetişmek üzereydi. Ben

“Ey Allah’ın Rasûlü! Bu adam bizi arıyor, bize yetişti” dedim. Hz. Peygamber

“Üzülme! Kesinlikle Allah bizimle beraberdir” buyurdu. Süraka bize bir veya iki mızrak boyu kadar yaklaşınca

“Ey Allah’ın Rasûlü, bu bize yetişti” dedim ve ağladım. Hz. Peygamber niçin ağladığımı sorunca

“Allah’a yemin ederim ki, ben kendim için değil, senin için ağlıyorum” dedim. Rasûlullah elini kaldırarak

“Ey Allah’ım! Dilediğin şekilde bizi bu adamın şerrinden koru!” dedi. Bu duanın hemen akabinde Süraka’nın bindiği atın ayakları biraz da sert olan yere o şekilde battı ki atın karnı toprağa değdi. Süraka hemen attan indi ve

“Ey Muhammed! Biliyorum ki bu, senden gelmiştir. Allah’a yalvar da beni bu felaketten kurtarsın. Allah’a and içerim, arkamdan gelenlerin hepsini şaşırtır, onları geri döndürürüm. İşte okdanlığım! Oradan bir ok al. Sonra develerimin ve koyunlarımın falan yerde olduklarını göreceksin ki ne kadar ihtiyacın varsa onlardan al!” dedi. Rasûlullah

“Onlara ihtiyacım yoktur” dedi ve Süraka için dua etti. Allah Teâlâ, Süraka’yı o felaketten kurtardı. O da arkadan gelen arkadaşlarına doğru bindi gitti. Biz de Medine’ye gelinceye kadar yolumuza devam ettik. Halk Hz. Peygamber’i karşıladı. Yollara ve evlerin damlarına toplandılar. Hizmetkârlar ve çocuklar koşarak

“Allahu Ekber! Allah’ın Peygamber’i geldi, Muhâmmed geldi” diye bağırıyorlardı. Ve Medineliler Peygamber’in kime misafir olacağı konusunda şiddetli bir münazâaya tutuştular. Rasûlullah

“Ben bu gece dedem Abdulmuttalib’in dayıları olan Benî Neccar kabilesine misafir olacağım. Onları bununla şereflendirmek istiyorum” dedi. Ertesi gün Hz. Peygamber neresi emredilmişse oraya gitti.[1]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/187-188 (İmam Ahmed’den); Hadisi İbn Ebi Şeybe, İbn Sa’d, İbn Huzeyme, Buhari, Müslim de rivayet etmiştir.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/327-329.

Hz Peygamber’in Medine Yakınında Kuba’ya Varması ve Halkın Hz Peygamber’in Gelişine Sevinmeleri

- Allah’ın Rasûlü müslümanlarla beraber Şam’dan gelen ve Zübeyr’in başkanlık yaptığı bir kervanla yolda karşılaştı. Zübeyr Allah Rasûlü’ne de kayınpederi Ebubekir’e de beyaz elbiseler verdi. Medine’deki müslümanlar da Peygamber’in Mekke’den çıktığını haber almışlardı. Onlar her sabah, öğleye kadar, çıkıyor, yolları gözetliyorlardı. Öğle hararetinde ise evlerine dönüyorlardı. Bir gün uzun uzun yollara baktıktan sonra evlerine döndüler. Yahudilerden birisi herhangi bir ihtiyacı için dışarı çıkmış, etrafa bakıyordu. Rasülullah ile Ebubekir’i uzaktan serab gibi beyazlar giyinen iki kişi şeklinde gördü. Kendini zaptedemeyerek en yüksek sesiyle

“Ey Arablar! İşte beklediğiniz Peygamberiniz” deyince müslümanlar silahlarını alarak Rasûlullah’ı Harre’de karşıladılar. Hz. Peygamber onların sağ tarafından giderek Benî Amr b. Avf kabilesine misafir oldu. O gün Rebiü’l-Evvel ayının Pazartesi günüydü. Hz. Peygamber susarak oturuyordu. Ebubekir de ayakta duruyordu. Ensardan olup da Rasûlullah’ı daha önce görmeyenler Ebubekir’e gelerek selam veriyorlardı. Bu durum gölgeler kaybolup Rasûlullah güneşte kalıncaya kadar devam etti. Bunun üzerine Ebubekir gelerek Rasûlullah’a abasıyla gölgelik yaptı. Böylece halk anladı ki oturan zat Hz. Peygamber’dir. Hz. Peygamber, Benî Amr b. Avf nezdinde on küsur gün kaldı. Takva üzerine tesis edilen o mescidi, bina edip içinde namaz kıldıktan sonra devesine binerek halkla beraber Medine’ye girdiler. Devesi bugün Medine’deki Peygamber camiinin bulunduğu yere çöktü. Burası müslümanların bazılarının namaz kıldıkları bir yerdi. Esasında Süheyl ve Sehl isimli ve Sa’d b. Zürare’nin himayesindeki iki yetimin harman yeriydi. Deve oraya çökünce Hz. Peygamber

“Eğer Allah dilerse bu benim konağımdır” dedi. Sonra Hz. Peygamber o harman yerinin sahibleri olan iki zatı çağırdı. Kendilerinden mescid yapmak üzere burasını satın almak istediğini bildirdi. Çocuklar da

“Ey Allah’ın Rasûlü! Biz satmayız, fakat sana hibe ederiz” deyince Hz. Peygamber bu teklifi kabul etmedi, araziyi onlardan satın alarak mescidi bina etti. Müslümanlarla beraber mescidin kerpiçlerini çekiyor, bu esnada da şu şiiri okuyordu:

“Bu, Hayber’in yükü değildir. Ey Rabbimiz! Bu yük daha sevablı ve daha temizdir” ve “Ecir, kesinlikle ahiret ecridir, yarab! Ensar ve muhacire merhamet et![1]

- Enes b. Mâlik şöyle anlatıyor: Çocukların arasında koşuyordum. Onlar

“Muhammed geldi” diyorlardı. Ben koşuyordum, fakat birşey görmüyordum. Sonra tekrar

“Muhammed geldi” diyorlardı. Koşuyordum, yine birşey görmüyordum. Tâ ki Hz. Peygamber ve arkadaşı Ebubekir gelinceye kadar. O zaman biz Medine’nin bazı harabelerinde gizlendik, sonra onlar göçebelerden bir kişiyi gönderdiler ki, ensara geldiklerini haber versin. Ensar beşyüz kişilik bir gurub halinde Peygamber ve arkadaşını karşıladılar. Ensar

“Emin olarak, itaat edilerek buyurunuz” dedi. Böylece Hz. Peygamber ve arkadaşı ensarın arasında Medine’ye girdi. Medine halkı yollara dökülmüştü. Hatta genç kızlar binaların damlarında Rasûlullah’ı görmek için sabırsızlanıylar ve

“Hangisi Rasûlullah’tır” diyorlardı. Biz buna benzer bir manzara daha görmemiştik. Hz. Peygamber’in Medine’ye geldiği ve sonra da vefat ettiği günü gördüm. Onlara benzer iki günü bir daha görmedim.[2]

- Hz. Peygamber, Medine’ye geldiğinde kadınlar ve çocuklar

“Ondörtlük ay bizim üzerimize doğdu.

Seniyyetü’l-Veda denilen yoldan.

Şükür bizim boynumuza farz oldu.

Allah’a çağırıcı çağırdı bizi...” mealinde beyitler okuyarak sevinç gösterisi yapıyorlardı.[3]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bidaye, III/186 (Buhari’den); Müslim de rivayet etmiştir. Ravi diyor ki, bu şiir, müslümanlardan birisine aittir. Fakat ismi bana söylenmedi. İbn Şihab da “Bu iki beyitten başka, Hz. Peygember’in herhangi bir şiirin bir beyitini tam olarak okuduğu bize nakledilmemiştir” diyor.

[2] Bidaye, III/197 (İmam Ahmed’den) Bunun benzerini Beyhaki de rivayet etmiştir.

[3] Bidaye, III/197.

Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/329-330.
Top