TarihSayfası

tarihsayfasi.com



Sultan İkinci Abdülhamid Han, Osmanlı’nın son devrinde devleti yerli ve yabancı birçok düşmana karşı korumaya çalışmış ve bunda da muvaffak olmuş bir padişahtır. Uyguladığı siyaset ve icraatlarla “Uzakları Görebilen Hükümdar” unvanını sonuna kadar hak eden Abdülhamid Han, bundan yaklaşık 100 sene önce sarf ettiği cümlelerde günümüze yol gösterecek ibretlik ifadelere yer veriyor…

1. “Büyük devletler arasındaki rekabetin eninde sonunda onları çatışmaya götüreceği gözler önündeydi. Öyleyse Osmanlı Devleti de böyle bir çatışmaya kadar parçalanma tehlikelerinden uzak yaşamalı ve çatışma günü ağırlığını ortaya koymalıydı. İşte benim 33 yıl süren siyasetimin sırrı…”

2. “Osmanlı Devleti’ni parçalamak için birleşen devletler yalnız İngiltere, Fransa ve Rusya’dan ibaret olmayıp, bunların yanında gizli olarak Amerika, Brezilya, bir iki küçük kraliyetin yanında bilhassa İslâm kardeşliği iddiasında bulunan İran Devleti dahi aleyhimize ittifak etmişlerdi.”

Sultan II. Abdülhamid Han, tarihimizin en talihsiz idarecilerindendir. O'nun talihsizliği daha tahta çıkar çıkmaz başlamıştır. "Kaht-ı Rical" tabirinin tam olarak kullanılabileceği bir devrede tahta oturmuştur. Otuz üç yıllık saltanatı müddetince, koca bir devleti bütünüyle parçalanmaktan kurtarmasına, vatan parçasının Ermeniler ve diğer Avrupalı devletlerce parça parça edilmesini önlemesine, perişan bir vaziyetteki ekonomiyi rayına oturtmasına, çok şümullü kültür ve eğitim seferberliğini başlatmasına rağmen "gelenin keyfi için geçmişe sövmeyi" âdet edinenlerin kaza oklarından kurtulamamıştır.

Sultan II. Abdülhamid Han devletine olan bütün büyük hizmetlerine rağmen tahttan indirilmiş ve elem verici muameleler bu değerli padişaha reva görülmüştür...

Osmanlı Devleti’nin en kritik bir devrinde otuz üç yıl hükümdarlık yapmış İkinci Abdülhamid Han için ağır ithamlarda bulunanların sayısı gittikçe azalmakla birlikte, yapılan iftiralar ve hakaretlerin kötü tesiri halen devam etmektedir. Osmanlı Devleti’nin çöküşünü otuz üç sene geciktiren ve eğitim, kültür, sanat, mimarî, askerî teşkilat, bilim ve teknoloji sahalarında yaptığı yenilik ve hizmetlerle, devlet ve millete şeref ve itibar kazandıran Abdülhamid Han hakkında yerli ve yabancı birçok meşhur şahsiyet itiraflarda bulunmuştur. Bunlardan 7 tanesi, sultanın uğradığı haksızlıkları gözler önüne sermek için yeterli olacaktır.

1. Otto Von Bismark

Zamanın Alman Başbakanı Bismark; “Sultan Abdülhamid, Avrupa’da bir hasta olarak ele alınmaktadır. Fakat bana göre o, Haliç kıyılarında bulunanların hepsinden daha yüksek bir diplomattır. Ona karşı âdilâne hüküm verilmediği kanaatindeyim” demiştir.

2. Enver Paşa

Muhteşem yüzyıl dizisi tarihi mel'unlukları(!) dökmeye son hızla devam ediyor..

Dizi ilk yayına girmek üzere fragmanlara 5 ocakta gösterimde iken şiddetli tepkiler almış ve dizi ekibi ısrarla çekmeden ne bu tepki diye feryadı bastırmıştı..

Sitemizde de okuyabileceğiniz o günlerin tepkilerini haksız eleştiri olarak lanse etmişlerdi.. Aradan koskoca 19 bölüm geçti.. dile kolay 19 bölüm. hürrem sultan 3 çocuk doğurdu bu arada.. LEO ismi ile de mel'un fantaziler kurdular üstüne..

Ve kendi hayal dünyalarını öyle süsleyerek gösterdiler ki hep bir ağızdan bre bu belgesel değil dizi diye diye deve kuşu gibi kafamızı kuma gömdük..

Ancak olmuyor.. sığmıyor çalınan minareler çuvala. Yeter artık. En kutsal değerlerimiz mel'unca yüreğimizden sökülmeye çalışılıyor..

Rüstem Paşa, 1500 yılında Hırvat 'ta doğmuştur. Osmanlı topraklarına getirildikten sonra devşirilmiş, 1539'da Diyarbakır Valisi ve 3. Vezir iken Şehzade Cihangir ve Şehzade Bayezid'in sünnet düğününde Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan ile evlenmiştir. Bu nedenle 'Damat' sıfatıyla anılır.

Damat Rüstem Paşa (1500-1561) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 28 Kasım 1544 - 6 Ekim 1553 ve 29 Eylül 1555 - 10 Temmuz 1561 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

Rüstem Paşa Mohaç Meydan Muharebesinde padişahın silahtarıdır. Enderunda yetişmiş zekası ile dikkatleri çekmiştir. Taşrada ki ilk görevi rikap ağalığıdır. Daha sonra Diyarbakır Beylerbeyliğine getirilmiştir.

Ancak onun yükselişini hızlandıran asıl olay Kanuni Sultan Süleyman Hürrem sultan'dan olan tek kızı Mihrimah Sultan ile evlenmesi olmuştur.(1539)

Mihrimah Sultan Hürrem Sultan'ın ikinci çocuğu olup İstanbul'da 1522'de doğdu ve 25 Ocak 1578'de Istanbul'da vefat etti. Babasının türbesine defnolunmuştur. Mihrimah Sultan çok hayırhah bir hanımdır. Edirnekapı'daki Sinan yapısı Camii bu hanımsultan yaptırmış ve adıyla anılmaktadır. İzdivacı 1539'da Rüstem Paşa ile olmuş­tur. Rüstem Paşa daha sonra sadrıazam yapılmıştır.

Kanuni'nin kızlarına gelince uluçay, Mihrimah hanımsultan'ın ve Raziye hanımsultan'ın kızından başka kız yazma­maktadır. Mihrimah Sultan Kaanuni'nin tek kızı olduğu husu­su, Yahya Efendiye ait türbede medfun ve kabir taşında "Ta­sasız Raziye Sultan Kaanuni Sultan Süleyman kerimesi ve Yahya Efendinin mânevi kızı" olduğu yazılı olması böylece bir tashihe uğramış oluyor.

Hürrem Sultan ya da Hürrem Haseki Sultan (d. 1506 - ö. 1558)

Doğum adı: Aleksandra Lisowska,

Osmanlıca adı: خرم سلطان,

Avrupa'da tanındığı ad: Roxelana.

Osmanlı padişahı I. Süleyman'ın (Kanuni Sultan Süleyman) eşi ve sonraki padişah II. Selim'in annesidir. Bir Osmanlı padişahıyla nikâhla evlenmiş ilk kadın olma ayrıcalığını taşır.

Lehistan Krallığı'nın sınırları içerisinde bulunan Rohatyn'da[3] doğdu. 14 yaşındayken Tatar akıncılar tarafından 1520 tarihinde Rohatyn'den kaçırılmış[1], Kırım Hanı'nın himayesine girmiş ve daha sonra Osmanlı sarayına sunulmuştur.

Mahidevran Sultan ya da Mahidevran Gülbahar Sultan (ö. 1580) Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın eşlerinden biridir.

Mahidevran Sultan'ın Arnavut kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Mahidevran Sultan'ın Kanuni'yle tahta çıkmadan önce Manisa valisi olarak görev yapmaktayken evlendiği bilinmektedir.

Mahidevran Sultan 1515 yılında Kanuni'nin ilk erkek oğlu olan Şehzade Mustafa'yı dünyaya getirdi. 1520 yılında eşinin padişah olması üzerine çocuklarıyla birlikte İstanbul'a geldi. Bu sırada Hürrem Sultan saray haremine girmişti ve kısa zamanda Kanuni'nin en sevdiği eşi haline gelmişti. 1524 yılında Hürrem Sultan da bir erkek çocuk dünyaya getirdi.

Kânûnî Sultan Süleymân Han’ın ikinci sadrâzamı. 1493 yılında Epir’de Parga yakınlarında bir köyde doğdu. Altı yaşlarında iken Bosna beylerbeyi İskender Paşa’nın bir akını sırasında ele geçirildi. İstidat ve kabiliyeti görülerek Kefe sancakbeyi olan şehzâde Süleymân’a hediye edildi. Onunla beraber büyüdü. İslâm terbiyesi ile yetiştirildi. Şehzâde Süleymân’ın îtimât ve dostluğunu kazandı. Onun 1520’de babasının yerine tahta geçmesi üzerine, İstanbul’a geldi.

Sarayda mühim vazîfeler gördü ve gittikçe nüfuz kazandı. 1521’de kapıağası (Bâbüsseâde ağası) oldu. Belgrad seferine katıldı. Bu esnada İstanbul’da onun için bir konak yapıldı. Sadrâzam Pîrî Mehmed Paşa, konağın inşâsı ile sefer esnasında bile alâkadar oldu. 1522’de yapılan Rodos seferine hasodabaşısı ve iç şahinciler ağası sıfatıyla katılan İbrâhim Ağa’nın, birçok işlerde nüfuz ve te’siri gün geçtikçe daha bariz şekilde görünmeye başladı. Pâdişâh; bilgisi, görgüsü ve kültürü ile vezir olacak şekilde yetiştirilmiş olan İbrâhim Ağa’yı sadrâzam yapmak istiyor, onun üstün vasıflarından bir an önce ve daha te’sirli şekilde istifâde etmeyi arzu ediyordu.

Ayşe Hafsa (Âyişe Hâfize Sultan, عایشه حفصه سلطان) Valide Sultan, 1479 - 19 Mart 1534[1]), Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in eşi, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi ve Valide Sultan.

Ayşe Hafsa Sultan Kanuni Sultan Süleyman 1520 yılında tahta çıkınca Valide Sultan oldu. Bu sıfat ile anılmış ilk padişah annesidir. 14 yıl Valide Sultan kaldı. Her ne kadar Valide Sultanlık döneminin sonları Kanuni'nin çok etki sahibi eşi Hürrem Sultan'ın zamanına denk gelmişse de Kanuni'nin annesine sık sık danıştığı ve fikirlerine büyük önem verdiği bilinmektedir[2]. Yavuz Sultan Selim, ünlü,

Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan,
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek,

mısralarını Hafsa Sultan için yazmıştır.

Manisa'da 1522 yılında tamamlanan bimaristanı ile ünlü külliyesinin yanı sıra, gelirlerini bu külliyeye vakfettiği Urla'da bir mescid yaptırdı. Marmaris'teki Osmanlı kervansarayı da, kitabesi 1545 tarihini taşımakla birlikte, Hafsa Sultan'ın ismi ile anılmaktadır [3].

19 Mart 1534 tarihinde oğlunun saltanatı sırasında öldü. İstanbul'daki Yavuz Sultan Selim Camii'ndeki türbeye gömüldü.

Son yorumlar